İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN GİRİŞİ :
İstanbul Sözleşmesi :
‘Avrupa Konseyi üye devletleri ve sözleşmeye imza koyan diğerleri, uluslararası insani haklarının temel ilkelerini hatırda tutarak;
Kadına karşı şiddetin ve aile içi şiddetin her türünü kınayarak;
Kadınlarla erkekler arasında de jure ve de facto eşitliğin gerçekleştirilmesinin kadına karşı şiddetin önlenmesinde temel bir unsur olduğunun bilincinde olarak;
Kadına karşı şiddetin, kadınlarla erkekler arasında tarihten gelen eşit olmayan güç ilişkilerinin bir tezahürü olduğunu ve bu eşit olmayan güç ilişkilerinin, erkeklerin kadınlara üstünlüğüne, kadınlara karşı ayrımcılık yapmalarına ve kadınların tam anlamıyla ilerlemelerinin engellenmesine yol açtığının bilincinde olarak;
Kadına karşı şiddetin yapısal özelliğinin toplumsal cinsiyete dayandığını ve kadına karşı şiddetin, kadınların erkeklere nazaran daha ast bir konuma zorlandıkları en önemli sosyal mekanizmalardan biri olduğunun bilincinde olarak;
Kadınların ve genç kızların aile içi şiddet, cinsel taciz, ırza geçme, zorla evlendirme, sözde “namus” adına işlenen suçlara ve kadınların ve genç kızların insan haklarının ciddi bir biçimde ihlalini oluşturan ve kadınlarla erkekler arasında eşitliğin sağlanmasının önünde büyük bir engel olan kadın sünneti gibi ciddi şiddet türlerine sıklıkla maruz kaldığının çok büyük bir kaygıyla bilincinde olarak;
Silahlı çatışmalarda sivil halkı ve özellikle de kadınları yaygın veya sistematik ırza geçme ve cinsel şiddet şeklinde etkileyen, devam edegelen insan hakları ihlallerinin mevcudiyetinin ve gerek çatışmalar esnasında gerekse çatışmalardan sonra toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin artma potansiyelinin bilincinde olarak;
Kadınların ve genç kızların erkeklerden daha fazla oranda toplumsal cinsiyete dayalı şiddet riskine maruz kaldıklarının ve erkeklerin de aile içi şiddetin mağdurları olabileceğinin bilincinde olarak;
Çocukların, aile içi şiddetin tanığı olmak da dahil olmak üzere, aile içi şiddetin mağduru olduklarının bilincinde olarak;
Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetten arınmış bir Avrupa yaratmayı hedef edinerek,
Aşağıdaki hususlarda görüş birliğine varmışlardır’şeklinde başlar.
81 maddeden oluşan sözleşmenin tüm yazılış amacını bu girişten anlamak mümkündür.
Peki nedir bu İstanbul Sözleşmesi ve neden bu kadar önemlidir?
İstanbul Sözleşmesi imzacısı olan devletlere bir takım görevler vermektedir.
Taraf devletler kadınlara karşı herhangi bir şiddet eylemine girişmekten imtina etmeyi,
Devlet yetkililerinin, görevlilerinin, organlarının, kurumlarının ve Devlet adına hareket eden diğer aktörlerin bu yükümlülüğe uygun bir biçimde hareket etmelerini temin edeceklerini taahhüt etmektedirler.(m5/1)
Aynı zamanda taraf devletler devlet dışı aktörlerce ( siviller, bireyler ) gerçekleştirilen ve Sözleşmenin kapsamı dahilindeki şiddet eylemlerinin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, ve bu eylemler nedeniyle tazminat verilmesi konusunda azami dikkat ve özenin sarf edilmesi için gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklarını da taahhüt etmektedirler. (m5/2)
Sözleşme gereği devletlerin yükümlülükleri ve kadınların erişebildiği bazı hukuki araçlar
- Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayabilmek için politika üretmek, kurumlar arası koordineli çalışmaları organize etmek, veri toplamayı ve araştırmayı teşvik, farkındalığın artırılması, eğitim, profesyonel kadroların yetiştirilmesi, önleyici müdahale ve tedavi programları, özel sektör ve medyanın katılımı, sığınma evleri, telefon yardım hatları, cinsel şiddet mağdurlarına destek, çocuk tanıkların korunması ve bunlara destek sağlanması gibi başlıklar sözleşmede tanımlanan ve taraf devletlerin uygulamayı ve geliştirmeyi taahhüt ettiği diğer bazı unsurlar.
- Mevcut şiddet hali için ise mağdurların alanında uzman kişilere ulaşabilmeleri, yeterli yardımı alabilmeleri bu yardımların kurumlar arası koordineli bir şekilde işletilebilmesini şart koşmakta.
- Şiddet faillerinin adil şekilde cezalandırılmaları, devlet kurumlarının, kolluğun ve mahkemelerin mağdur haklarını göz önünde bulundurarak ve ikincil travmalara yol açmayacak şekilde hareket etmeleri, şiddet tehdidi altındaki bireyleri efektif koruma tedbirleriyle şiddet ortamından uzaklaştırarak mağduriyet yaşanmasını engellemeleri sözleşmenin yol haritasının bir başka basamağı.
- Son olarak ise GREVIO adı verilen ve kadınlara yönelik şiddetle ve aile içi şiddetle mücadele konusunda oluşturulacak uzmanlar grubuyla sözleşmenin taraflarca uygulanması izlenecek, oluşturulan raporlarla ülkeler uygulamadaki olumlu ya da olumsuz adımları hakkında farkındalık sahibi olması sağlanarak sözleşmenin etkili bir şekilde uygulanmasının sürekliliği sağlanacaktır.
Görüldüğü üzere İstanbul Sözleşmesi hepimizin yaşamak istediği şiddetsiz topluma ulaşabilmek için profesyonelce hazırlanmış bir yol haritası.
Fakat 2018 yılında hazırlanan GREVIO Türkiye Değerlendirme Raporu gündemi takip eden hiç kimseyi çok da şaşırtmayacak şekilde tedbirler, yasal düzenlemeler ve politikalar konusunda eksikliklerle ve eleştirilerle dolu.
‘Kadına yönelik şiddete ilişkin yargılamalarda mahkemelerin cinsiyetçi yaklaşımlar sergilemesi’,
‘Cezasızlığın sürekli hale gelmesi’,
‘Mağduru suçlamanın cezada indirime sebep oluyor olması/algısı’
sadece yargı başlığındaki bir kaç acı tespit.
Her şeye rağmen toplumun azımsanmayacak bir kesimi, usulüne uygun bir şekilde yürürlüğe girmiş bir uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’ni sadece bir avuç sivil toplumcunun ya da ‘marjinal’in talep ettiği bir ‘ayrıcalık’ olarak görebilmekte. Oysa İstanbul Sözleşmesi bizzat ülkemizin uygulamayı taahhüt ettiği, Anayasamızda yer alan eşitlik ilkesinin hayata geçirilebilmesi ve içinde bulunduğumuz şiddet ortamından çıkabilmemiz için bir can simidi.
İstanbul Sözleşmesinin Siyasete Alet Edilmemesi Gereklidir.
Sözleşme karşıtlarının gerekçelerinde yer alan ‘sözleşmenin din karşıtı oluşu’ ‘feminist dil kullanıyor olması’ ve ‘sözleşmenin şiddetti önleyememesi’ gibi argümanları ise uzun uzun irdelenmeye değer değildir. Çünkü sözleşmenin tek amacı yukarıda anlattığımız gibi, kadına yönelik ve aile içi şiddeti önlemek ve kalıcı olarak Avrupa’dan yok etmektir.
İstanbul Sözleşmesi yürürlükte iken dahi,
2019 yılında 416, 2018 yılında 403, 2017 yılında 349, 2016 yılında 286 kadın öldürülmüştür. Ölen kadın sayısı her yıl artmaktadır. 2020 yılının ilk yarısında ise tam 139 kadın cinayeti işlenmiştir.
Yani aslında kadınlar diyor ki, istanbul Sözleşmesi kaldırılmasın, aksine UYGULANSIN.
***İlgilenenler için sözleşmenin tam metni ve yazıda geçen GREVIO raporunun gayrıresmi Türkçe çevirisine ait linkler ektedir. ***
İstanbul Sözleşmesi Geri Çekilecek Mi ? ( Video )